Yengeç Kafesinden, Özgür Sulara…
Yaşlı balıkçı yengeç kafesine yemi yerleştirdikten sonra ilk yengecin, arkasından da ikinci yengecin kafese girmesini bekledi. Sonra kafesi, kapağını kapatmaya ihtiyaç duymadan suya bıraktı ve gönül rahatlığı ile evinin yolunu tuttu.
Biliyordu ki yengeçler yemi yedikten sonra bile kafesten dışarı çıkamayacaklardı. Düşündüğü gibi de oldu, kafesin kapağı açık olmasına rağmen hiçbiri dışarı çıkamadı, hatta yem bittikten sonra bile aralarına yenileri katıldı ve hepsi kafeste kaldı.
“Peki, ama yengeçler kapağı açık kafesten niye dışarı çıkmadılar?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Bu yengeçlerin özelliği, içlerinden biri dışarı çıkmaya çalışsa bile diğerlerinin onu engellemeleridir de ondan. Kaçmak, kurtulmak isteyen yengeci her defasında kafese doğru çekerler. Dışarı çıkmaya çalışan olursa, diğerleri onun kıskaçlarını koparır, gerekirse öldürür. Böylece yengeçler bir süre sonra çoğunluğun baskısı ile kafeste kalırlar ve bu sonuçta hepsinin sonu olur, çünkü insanlar tarafından toplanıp yenilirler.
Bu hikâyeyi ilk okuduğumda kafesteki yengeçlerin bu davranışlarını, çevremizde birbirlerinin başarılarını engellemeye çalışan insanların davranışlarına çok benzettim. Çevreme baktığımda farklı alanlarda, o kadar çok “yengeç kafesi” ve içinde onlarca çırpınan iki ayaklı “yengeç insan” görüyorum ki. Kimileri şanslı, kendilerini baskılardan kurtarıp kafes dışına çıkabiliyor ve yepyeni bir hayata başlıyor. Bazıları o kadar şanslı değil, zihinlerinde yarattıkları illüzyonlar nedeniyle kafesin kapağının açık olduğunu bile göremiyorlar ve kaderlerine razı olup, diğer “yengeç insanların” baskısı altında eziliyor, onlara yem oluyorlar.
Kafesteki “yengeç insanların” engelleme yöntemleri ise genellikle, baskı altına almak, alay etmek, iftira etmek, hakkında dedikodu yapmak, kıskançlık, küçümsemek, psikolojik taciz ve benzer her türlü olumsuz davranış şeklinde olabiliyor. Hatta kurtulamayıp “kafeste” kalanlar birbirlerini sevmedikleri halde bile kader birliği yapıp, bir tür “kafes kardeşliği” kuruyorlar.
Çevrenize bir bakın, etrafınızda iki ayaklı yengeç insanlar varsa ve sizi baskı altında tutuyorlarsa kendinizi bir an önce onların bulunduğu ortamlardan kurtarın. Size destek yerine köstek olan bu insanları hayatınızdan çıkarın. Kafeste kalıp öyle ya da böyle birine yem olmaktansa özgür sulara kucak açın.
“Kafesten çıkarsam ne yaparım?”
“Nasıl ayakta kalırım?
”Yıllarca emek verdim, nasıl bırakırım?”
Aklınıza bu ve benzer sorular gelebilir, zaten kimse size bu kaçışın kolay olacağını söylemiyor. Zorlu, sancılı, uzun bir süreç olabilir ama emin olun, kurtulmayı başardığınızda buna değer olduğunu göreceksiniz ve yeniden doğmuş gibi hissedeceksiniz. Geride bıraktıklarınız mı? Sakın kurtuluşunuzu alkışlamalarını beklemeyin. Zaten siz onları değil, bırakın onlar sizin nasıl kaçıp, kurtulduğunuzu ve nasıl ayakta kaldığınızı düşünsünler. Hem kim bilir, belki tüm alaycılıklarına rağmen geride kalan “yengeç kardeşlere” bir gün ilham verir, örnek olursunuz.
Her zaman özgür sularda olmanızı dilerim.
Sevgilerimle