Yesim Ersavaş

BAZEN ACILAR SİZİ GÜÇLÜ KILAR

Bahçenin en zayıf ve kısa elma fidesiydi. Diğer fidelerle birlikte bahçeye diktiğimizde, eşim şüpheyle bu fideden nasıl ağaç olacak merak ediyorum demişti. Ben ondan umutluydum ve toprağa gövdesini yerleştirirken “Haydi herkesi şaşırt ve bize en güzel elmalarını ver” diye fısıldamıştım.
Zayıf gövdesi toprakla buluşalı 2 ay olmamıştı, bir gün köpeklerimiz bahçede oynarken ince gövdesine çarpıp onu yere deviriverdiler. Sadece küçük bir bölümü gövdeye tutunuyordu ve yaşaması neredeyse imkânsızdı. Eşim fideyi tamamen söküp yerine yenisini dikmemizi önerdi. Ben ise sökme taraftarı değildim, hem daha bana en güzel elmalarını verecekti. Neyse sonunda fideyi sökmedik, kırılan bölümü sıkıca ana gövdeyle birleştirdik ve sardık. Fidenin etrafını da tahtalarla yeni darbelere karşı korumak üzere emniyete aldık.
Bunları yaşayalı aradan 2 yıl geçti, bu bahar bahçenin en iri ve en güzel elma ağacı oldu. Şu anda en çok çiçek onda var, bu da yaz sonunda vereceği bol ve güzel elmaların habercisi.
Acaba bu kadar güçlenmesi için önce kırılması mı gerekiyordu?
“6 ay önce hayatımda dönüm noktası sayılabilecek bir acılar zinciri yaşadım. Önce annemi, 3 hafta sonra da babamı kaybettim. Eşimden yeni ayrılmıştım, mutsuzdum, hayattan zevk almıyordum. Halkla İlişkiler mezunuydum ancak, bugüne kadar memurluktan öteye geçememiştim. İşimde istediğim konumda değildim ve istediğim ücreti de alamıyordum. Ne var ki bir de işimden ayrılmak, alıştığım düzeni bozmak istemiyordum. Hiçbir gelirim olmadan tek başıma nasıl geçinecektim? Açıkçası bu kadar üzüntünün içinde, yine de bir işe sahip olduğum için şükrediyordum, ama dediğim gibi mutsuzdum. Bu düşüncelerle boğuşurken bir şeyler yapmam gerektiğini de hissediyordum. Bir arkadaşımın tavsiyesi ile koçluk seansı almaya karar verdim.”
Bu sözler 6 ay önce tanıştığım bir danışanıma ait, onun izniyle hikâyesini sizlerle paylaşıyorum. Danışanım, “Hayatımın hiçbir döneminde bu kadar acı çektiğimi hatırlamıyorum” diyerek tüm samimiyetiyle bana yaşadıklarını anlatmıştı. 6 ay boyunca seanslarımız devam etti, aslında çaresiz olmadığını, içinde çok büyük bir güç olduğunu keşfettiğinde kendisi bile buna inanamamıştı.
“Kendimi boğulmakta olan biri gibi hissediyordum, çırpındıkça daha da derine batıyordum. O an bir şeyler oldu, bana benden başka kimsenin yardım edemeyeceğini anladım. O dönüşüm anında kendimi, sanki derin bir nefes alıp son gücüyle karaya doğru yüzen ve kurtulmayı umut eden birine benzetiyorum.”
Danışanım karaya çıkmayı başardı, hatta şu anda kendisini bulutlarda hissettiren harika bir de ilişkisi var. Eski işinden ayrıldı. Halkla İlişkiler müdürü olarak hem maddi hem de manevi olarak kendisini tatmin eden, çevresinde sevilip saygı gördüğü bir işi var.
Acısıyla tatlısıyla hepimiz değişik hayatlar yaşıyoruz. Hayatımızda acıların olmasını pek istemiyoruz. Oysa acıların bizi güçlendiren tarafını görmeli ve yaşadığımız her olumsuz olaydan ders çıkartmalıyız. Rahat alanlarımızı terk etmemek uğruna acılara katlanmaya devam mı edeceğiz? Yoksa acıların bize hayatımızda değişimler yapmamız için gönderilen mesajlar olduğunu mu kabul edeceğiz? Aslında içimizde tahmin edemeyeceğimiz bir güç saklı, ihtiyaç duyana kadar bu gücü uykusundan uyandırmaya cesaretimiz yok.
Haydi, o zaman biraz cesaret, hayatınızda sizi mutsuz eden değiştirmek istediğiniz neler var? İnanın değişim cesaretin ikiz kardeşidir, biri olmadan diğeri yarım kalır.
Sevgiyle kalın.

Post a Comment