15 Metrelik “Umut” Teknesi
“Türkiye’den yasa dışı yollarla yurtdışına çıkmaya çalışan 82 kaçak göçmen, Karadeniz‘de, 15 metrelik teknede terk edilmiş halde bulundu.Para karşılığı Romanya’ya götürülmek istenen aralarında 15’i çocuk, 2’si hamile 20 kadının bulunduğu 82 kaçak göçmeni, tekne arızalanınca denizin ortasında kaderlerine terk eden kaptan aranıyor.”
Bu haberi ilk kez duyduğumda, aklıma İstanbul Erkek Lisesi’ndeki öğrencilik yıllarımda bize okutulan “Das Schiff Esperanza” (Esperanza gemisi) isimli kitap geldi.
Hikâye kısaca şöyledir: Esperanza isimli gemiye miço olarak kabul edilen Axel, 13 yıldır görmediği babasının geminin kaptanı olduğunu öğrenir. Zamanla babasının yıllar önce hatırladığı kişi olmadığına, para karşılığı gemisinde göçmenleri taşıdığına tanık olur. Oğluna yıllar sonra kavuşan kaptan ise mutludur ve oğlunun ne yaptığını öğrenmemesi için bir an önce gemideki göçmenlerden kurtulmak istemektedir. Ne var ki Axel göçmenleri çoktan fark etmiş, hatta içlerinden bir kıza âşık olmuştur. Göçmenler, gelgit esnasında, suların çekildiği saatlerde, karaya vardıkları söylenerek, denizin ortasındaki bir kum tepesine bırakılır ve gemi yoluna devam eder. Saatler sonra kaptan, oğlunun içlerinden bir göçmenle yer değiştirdiğini ve kum tepesinde diğerleriyle beraber kaderine bırakıldığını öğrendiğinde ise dünyası başına yıkılır…
Geminin adının Esperanza olması ise bir o kadar anlamlıdır, çünkü “Esperanza” İspanyolca’da “Umut” demektir. Evet, acıklı sonuyla hepimizi şok eden hikâyeyi daha dün gibi hatırlıyorum ve ne zaman umut çalan insanlar görsem aklıma gelir.
Yasa dışı göçü desteklemiyorum, ancak insanların kendilerine ve çocuklarına daha iyi bir gelecek sağlamak uğruna kandırılmalarına, sonra da çaresizce ortada bırakılmalarına karşıyım.
Türk Dil Kurumu, sözünde durmayıp bir işin yüzüstü kalmasına yol açan kişiye verilen sıfatı “kalleş” olarak açıklamış. Bence bu ifade bile yetersiz kalıyor.
Burada bence daha da önemlisi çalınan umutlar, hayaller, yarınlar…
Resmin bütününe baktığımızda, bunu sadece para karşılığı göçmen taşıyanlar yapmıyor. Siyasette oyu aldıktan halka verdikleri sözleri tutmayanlar, gündelik hayatta başkalarının umutlarını çalan, duygularını yaralayan, sözler verip yarı yolda bırakan o kadar çok kişi yapıyor ki. Sonra insanların ne kadar güvensiz, mutsuz, mesafeli ve soğuk olduklarını yargılıyoruz. Danışanlarımın hikâyelerini bir dinleseniz inanın, ağzınız açık kalır, ben bu kadarına dayanamazdım dersiniz.
Başta, hamile kadınların da olduğu 82 göçmeni çaresiz ortada bırakan kaptan olmak üzere tüm umut hırsızlarına bir soru sormak istiyorum: “Ne farklı olsaydı, umut verdiğiniz o insanların hayatları ile oynamaz, onları yarı yolda bırakmazdınız?” Cevap, çok sevdiğiniz birinin yapacağınız bu kötülükten zarar görebileceğini bilmeniz olabilir mi?
Biliyorum, insanlarda umut var oldukça, bundan fayda sağlamak isteyenler de olacaktır. Her ne kadar yıkımlar yaşansa da, umutlar asla bitmez ve bizler kendimizi tedavi edip tekrar ve yeniden, hiç yılmadan yeni sayfalar açmaya devam edeceğiz… Değil mi dostlar?
Umutla kalın…