Hindi Deyip Geçmeyin…
Kır saçlı, yüzü çizgilerle kaplı, üzerinde kış günü paltosu bile olmayan, soluk ceketli, 70’li yaşlarında Sami amcanın hikâyesini anlatmak istiyorum. Onunla İstanbul Üniversitesi Veterinerlik Fakültesinde tanıştım. Eşimle birlikte, Amerikan Cocker cinsi köpeğimiz Lokum’u sağlık sorunu nedeniyle hastaneye götürmüştük. Herkes can dostuyla gelmiş, yaşlı bir kadın kedisini getirmiş, diğeri muhabbet kuşunu, bir başkası köpeğini. Sıramızı beklerken bir anda dikkatimi bu yaşlı amca çekti, gözleri kan çanağına dönmüş bir halde kucağındaki hayvana sarılmış ağlıyordu. Uzaktan hayvanın ne olduğunu seçemedim, kedi olamayacak kadar büyük, köpek olamayacak kadar hareketsizdi. Merakımı gidermek için yanına gittim. Tüylü hayvan kafasını adamın koltuğunun altına sokmuş halde titriyordu. Gözlerime inanamadım: Bu bir hindiydi!
Kendimi kısaca tanıttım ve adının Sami olduğunu öğrendiğim amcadan hindinin hikâyesini sordum. Bir köyde yaşadığını, diğer keçi ve koyun gibi çiftlik hayvanlarıyla beraber dört tane de hindisinin olduğunu, onları çocukları gibi sevdiğini, yumurtaları için beslediğini ve geçenlerde içlerinden bir tanesinin hastalanıp öldüğünü anlattı. Şimdi aynı belirtiler kucağındaki hindide vardı ve onu da kaybetmek istemiyordu.
“Hayvanlarım benim çocuklarım gibidir, onları eti için değil, sütü ve yumurtası için beslerim, hepsinin yeri bende ayrıdır, bu yavrum üç gündür yemek yemiyor ve gözümün önünde eriyip gidiyor, ne yapacağımı bilemedim” dedi.
Arabası olmadığı için hindiyi Metrobüse kaçak bindirip, ceketiyle üzerini sararak hastaneye getirmişti.
Sami amcaya sıramızı verdik, daha sonra hastaneden çıkarken kucağında hindisi, elinde iğneler ve ilaçlarla yüzü biraz da olsa gülüyordu. Veteriner doktor, ilaçları kullanmasını, hindiyi haftaya kontrole getirmesini söylemişti.
İşte hayvan sevgisi böyle bir şey… Cinsi, türü ne olursa olsun onlar bizim canlarımız. Bazıları bu sevgiyi yadırgasa da, bunu tarif etmek, anlatmak mümkün değil.
Umarım Sami amcanın hindisi iyileşmiş, bahçesinde koşuyordur.
Yılbaşında hindi pişirmeyi planlayanlar, Sami amcanın hikâyesini okuduktan sonra bir kez daha düşünsünler derim.
Eğer varsa, can dostlarınızla birlikte mutlu yıllar dilerim.
Sevgilerimle